Sosyal medya iletisi Paylaş!

Demirel-Aliyev arasında geçen geyiği paylaşınca bir arkadaş, "Benzer gırgır olay var mı?" diye sordu. Ben de Erbakan'ın çok fena tufaya getirilişini anlattım. ޞimdi bazıları, "Yok artık, daha neler!" diyecek; o nedenle kaynağı da söyleyeyim.
Adamın adını şimdi hatırlamıyorum; anılarını anlattığı kitap muhtemelen hâlâ kütüphanemin bir yerinde duruyordur ama kim bilir nerede? 70'li, 80'li yıllarda "Sesçi" veya "Tesisatçı" bilmem kim olarak nam salmış birinin kitabıydı. O dönemlerdeki miting ve törenlerin ses düzeneğini kuran kişiydi.
70'li yıllarda Erbakan, bir yerlerdeki temel atma töreni sonrasında Ankara'ya dönerken yol üstündeki ilçelerden birine ziyareti de programına ekliyor. Hava sıcak… Herkes helak olmuş durumda. Açık havada gölgelikte oturuluyor. Partinin ilçe teşkilatı başkanının emriyle kızılcık şurubu servisi için hazırlık başlayınca alkol tüketmeyi seven bir gazeteci işe karışıyor. Kendisi ve arkadaşlarına servis edilecek şurupları yarım doldurtup üstüne votkayı boca ediyor. Amma velakin o esnada olan bir olay nedeniyle işler karışıyor ve votkalı kızılcık şuruplarının olduğu tepsi Erbakan'a servis ediliyor. Erbakan, kızılcık şurubundan bir yudum aldıktan sonra, "Bunun tadı biraz acıymış?" diyor. İlçe teşkilatı başkanı, "Hocam, bizim kızılcıklar biraz acı olur, ondandır, beğenmediyseniz başka bir şey hazırlatayım" benzeri bir yanıt veriyor. Erbakan, "Güzelmiş…" deyince de derhâl ikinci şurup isteniyor. Gazeteci ise olayın fark edilmemesi için ikinci bardağa da aynı şekilde votkayı dayıyor. Sonuç: Erbakan, yarım saatlik bir ziyaret için durduğu ilçede dört-beş saat kaldıktan sonra oradan ayrılıyor.

Sayfa: 58/516