Rüyamdaki Kız Paylaş!

Gecenin körü… Daha doğrusu sabaha giden karanlığın ortaları. İstemsiz bir biçimde "Allah!" diye tek kelimelik bir haykırışla açıyorum gözlerimi. Nefes alışımı düzeltmeye çalışırken yatakta doğruluyorum zar zor. Bağdaşımı kurup bedenimi secde eder gibi öne doğru salıyorum. Oturarak uyuyabilme kabiliyeti olan bendeniz için gayet normal bir davranış bu. İnanılması güç ama vücudumun ağrımadığı, hatta rahat ettiği bir duruş! Nabzım yavaş yavaş normale dönerken zihnimin çalışma hızı artıyor. Bir yandan ulur gibi bağırışıma gülerken diğer yandan bilinçaltımın yarattığı o görüntü için kendimi tebrik ediyorum.

Alnımdaki ıslaklığı hissedince yatakta doğruluyorum. Tişörtüm sırılsıklam… Okkalı bir küfür savuruyorum öznesi olmayan. Bedenimi geriye atıp komodinde duran küçük saati avuçluyorum. Parmaklarımı, önündeki plastik koruyucusu tarafımdan sökülmüş saatin içine uzatıyorum. Akrep, 4'ün üstüne yaklaşmış. Yelkovanın nerede olduğuna bakmama gerek yok… Çünkü sabahın kör karanlığında dakikaların pek de önemi yok. Uykuya dalalı en fazla yarım saat olduğunu anlayınca bir küfür daha savuruyorum zihnimden. Saati yerine koyup yatakta yine öne doğru salıyorum bedenimi.
Zihnimin bile terlediğini hissediyorum. Nedir, necidir ya da nasıl bir düşüncenin ürünüdür bilemiyorum ama son birkaç gündür garip rüyalar görüyorum. Rüyaları "garip" olarak nitelememin nedeni gördüklerim değil. Bazen öylesine ürkütücü, öylesine ilginç, öylesine aksiyonlu rüyalar görüyorum ki ben bile kendime hayret ediyorum. Hatta ben o rüyaları "özel sinema salonum" olarak da nitelendiriyorum. Ulumama neden olan rüyanın garip olmasının nedeniyse farklı.
Rüyadaki kız… Masum yüzlü o kız… Karamel rengi saçları olan, koyu gri renkte boncuğa benzeyen gözleriyle bakan kız… Son bir buçuk haftadır üçüncü kez aynı kızı farklı rüyada görüyorum…
"Mis gibi kız işte birader, neden didikliyorsun ki mevzuyu?" diyor İçimdeki Adam. Didiklememek imkânsız… Tamam, kabul… ara sıra ismini bile hatırlamadığım ilkokuldaki, ortaokuldaki arkadaşlarımı da gördüğüm oluyor rüyamda ama ben bu kızı tanımadığıma eminim…
Rüyamdaki kızın yaşı on altı ile on sekiz arası… Yüzündeki masumiyetten, koyu gri gözlerinden fışkıran delici bakışlardan vardığım bir karar bu… İlk gördüğümde yol kenarında onunla otostop yapıyorduk… Önümüzde bir araba duruyor ve küfelik derecede içmiş bir adam, "Nereye gidiyorsunuz?" diye soruyordu. "Lösante'ye…" diye mırıldandı yanımdaki kız. Sonra gri gözleriyle bana baktı. Dudakları hiç kıpırdamadı ama ben zihnimde onun, "Güvenli bir yere gitmeliyiz" dediğini duydum… Bilmeyenler için bir parantez açayım: Lösante, Lösemili Çocuklar Vakfı'na ait bir hastane adı. Bir zamanlar web sitesinin ilk ara yüzünü hazırladığım için kalmış olmalı aklımda.
Küfelik olana kadar içmiş adam, "Ben de oraya gidiyorum, atlayın" deyince bindik arabaya. Kampüs gibi bir yer… Arabanın farları, binaların önünü aydınlattıkça insanların başı bize dönüyordu. Ürkütücü bir sahne değildi ama insanı tedirgin ediyordu. Bir kopukluk… rüyanın o kısmından sonra bir kopukluk var zihnimde. Ne olduğunu hatırlamıyorum ama bir kaçış başlıyordu. "24" adlı dizinin aksiyon sahnelerine taş çıkartacak bir kaçış…
İkinci rüyamı tam hatırlamıyorum. Karanlıktı… zihnimde, ona ait olduğunu bildiğim bir ses beni çağırıyordu. Karanlıkta yürüyor, bir süre sonra uzakta bir ışık görüyordum. Işığa vardığımdaysa masum yüzlü kız beni orada bekliyor oluyordu. Karanlığın içinde, yüzünde inanılmaz bir saflık, bir masumiyet, bir tebessümle tam başının üstünden vuran parlak ve beyaz bir ışığın altında beni bekliyordu. Konuşmuyordu… o an zihnimde duyduğum sesin ona değil de bana ait olduğunu anlıyordum.
Bu gece… Yani haykırarak sıçrayışıma neden olan o rüya… Tam olarak ne gördüğümü ben de bilmiyorum… Biraz önce yataktan çıkıp bilgisayar başına gelip yazmaya başlamama rağmen zihnimdeki o terleyişi hâlâ hissediyorum. O masum yüzlü kız değildi beni korkutan. Olacağını da sanmıyorum; çünkü ya onu bir şeyden koruyorum ya da tam tersi o beni bir şeylerden korumaya çalışıyor rüyamda.
Yan yana duran, ara sıra kaybolan iki küçük kızıllık hatırlıyorum. Karanlıkta sanki dalgalanıyormuş gibi duran iki küçük kızıl nokta. Alevden gözler… aniden soğuyan ve berbat bir kokuyla dolan gece… Yukarıdan aşağı değil, sağdan sola kapanan göz kapakları… Kızıl gözler… Yaklaşan kızıl noktaların göz olduğu anlaşılınca hissedilen tedirginlik… Tedirginlik sınırını aşıp korkuya giden dar bir yol…
Kızıllığın aydınlattığı dar yolu çevreleyen bir orman… Ucubeden beter durumda olan bir orman… Kiminin kökleri ters dönmüş… kiminin gövdesinde koca bir delik, sağı solu Western filmlerindeki kaktüsler gibi dört bir yanda… Moğolistan çöllerindeki gibi çatlamış, simsiyah bir topraktan çıkan ağaçlar… Acı çeker gibi çığlık atan, bağıran, kaçmaya çalışan ağaçlar…
Masum yüzlü kız sıkı sıkı elimi tutuyor. Yüzünde yine o çözemediğim ifade var. Korkuyor mu yoksa bana cesaret vermeye mi çalışıyor, anlamıyorum. Çatlamış siyah renkli toprağın üstünde dolaşan, ne olduğunu bilmediğim yaratıkların sesleri… Çevrede beliren, açılıp kapanan bazen sarı bazen kızıl bazen de karanlığın içinde korkutan bir beyazlıkla görünen gözler… Çığlık atan ağaçların sesleri altında ezilen toprağın hışırtısı… Birleşmeye başlayan iki nokta… kızılın kızılla, siyahın siyahla birleşip büyüdüğü iki nokta… Yaklaştıkça büyüyen alev topları… Ve sonra…
Sonrası kâbusun başlangıcı. Birbiriyle birleşen iki alev gözün değişen şekli… Ağza benzeyen bir şekil… Açılınca ateşten yapıldığı anlaşılan bir dil… Ateş dili görünce rüyasında kendini çeken ben; belki de masum yüzlü kız tarafından geri çekilen ben. Kaçamayan ben… Kırbaç gibi savrulan dil; kol ve bacaklarını tuttukça, çığlık atan ağaçların sesini bastıracak kadar bağıran ben… Ateşten ağız yavaş yavaş üstüme kapanırken masum yüzlü kızı uzaklaştırmaya çalışan ben…
Bu noktadan sonra gördüklerimi anlatamıyorum. Anlatamayışımın nedeni beceriksizliğim değil; gördüğüm şeyi betimleyebilmemin imkânı yok. Karşımdaki o şey, hayatımda gördüğüm en korkutucu yaratıktı!
Ateşten ağzın içinden apansız fışkıran ikinci ağız beni yutarken haykırarak açtım gözlerimi. Zihnim hâlâ terli…
Ve saçma bir düşünce olduğunu bilsem de hâlâ merak ediyorum. O masum yüzlü kız kim? Ben mi onu korumaya çalışıyordum yoksa o mu beni?

Sayfa: 36/55