Sosyal medya iletisi Paylaş!

Mangaldan kaynaklanan yangın haberlerini okuyunca aklıma hep aynı anı geliyor. Küçükken, yaz aylarında Karadeniz kıyısı olan Kastro'da çadır kurardık. Bir piknik dönüşü kaza yapınca bizimkiler gitmekten vazgeçti. Yıllar sonra ben lisedeyken gitmeye ikna olmuşlardı. Kastro'ya varıp arabayı boşalttıktan sonra ben mangalı hazırlama eylemine girdim. Büyüdüm ya? Keyifli işi babama bırakmaya niyetim yoktu…
Mangalı tam yakacaktım ki babam yanımda bitiverdi. "Dur! Böyle mangal yakılmaz!" dedi. Mangala şöyle bir göz atıp "Dalga mı geçiyorsun?" der gibi babama bakmıştım. Beni dürtükleyip kaldırmıştı. "Rüzgârı sırtına alacaksın" deyip şezlongu diğer tarafa geçirmişti. Sonra eğilip ellerini kum-toprak içine sokup kurumuş çam dikenlerini ve ince çalıları iteklerken, "Mangalın çevresindeki kuru otları temizleyeceksin, hem elindeki kömür izi de azalır" demişti. Mangal çevresinde atmış-yetmiş santimlik alanı temizledikten sonra rüzgâr esişi yönündeki temizlenmiş alana elindeki şişeden su döküp zemini ıslatmıştı. Sonra da şahane bir cümle kurmuştu: "Sadece mangal yakacaksın, ormanı değil. Mevsim ne olursa olsun bu şekilde yakmalısın. Felaketlerin mantığı olmaz."
Ergenlik işte. Çok gereksiz bir tedbir olarak değerlendirmiştim. "Kıvılcım sıçrasa yayılmadan söndürürüm yahu, eşek değilim ya!" diye geçirmiştim aklımdan. Bir de utanmadan, "Eeee… babam bu, daha bacak kadar çocukken odun toplarken minicik bir yeşil dal kırdım diye iki gün denize girmemi yasaklamıştı" diye de kınamıştım. Yetişkin kafayla bakınca bu düşünceler utanç verici tabii, o ayrı bir konu. Ama ne zaman bir kamp alanına gitsem hep mangalların çevresine bakardım. ޞimdiye kadar bu basit tedbiri uyguladığını gördüğüm kişi sayısının, iki elin parmak sayısını geçmediğini dikkate alırsak bence Türkiye'de çıkanorman yangını sayısı az bile.

Sayfa: 43/516